19 Aralık 2013 Perşembe

FALAN

Durdurak bilmeyen koşuşturmanın tam ortasındaydı.Sağında tarafsız bölgenin mavi-mor renkli bayrağı gözüne çarptı.Artık durmalıydı.Kendini hiç bu kadar basit hissetmemişti.Dur bir dakika! hissetmiş miydi? hatırlamıyordu. Kısa süren bir eylemsizlik kuvvetiyle çalkalandı yılların, var olma sebebini öğrettiği baldırları.Tanrının olmadığı alana girmek üzereydi.Kapıyı çalmak eski ve güzel günlerden kalma bir alışkanlıktı.Onun yerine bir sigara yaktı.Pili bitmeye yüz tutmuş walkman i son nefeslerini Jim Morrison'ın ağzından veriyordu. Kulaklıklarını çıkardı ve hayatın o cızırtılı ritmini hissetti oniki parmak bağırsağına kadar.Rahatsız ediciliği koşmaya başladığı andan beri daha bir artmıştı sanki.
Saçlarını geriye attı.Toplum dışılığın o seksi mimiklerini aradı çantasında.İşi bitince içeri girdi.Tanıdık birkaç bar sineği aradı gözleri.Mavi-mor renk led lerin ortama kattığı loşluk, insanların gözlerini görmesini engelliyordu. Lakin onları tanımak için gözaltları da yeterliydi.
Çantasını barmaid e verirken kaçamak bakışları da, sahnede dans eden hipsterin sevgilisi gibi duran hatunbozmasının kürekkemiklerindeydi.
-Ne içersiniz?
-......
-Hanımefendi ne içersiniz?(Ne zamandan beri mavi-mor'da çalışanlar bu kadar kibardı.Sonra buraya uzun zamandır ilk kez geldiğini,kadının yüzüne alışınca böyle kibar olmayacağını hatırladı.Tanışmak kadar zararlı bir ilişki türü olamazdı.Herkes önyargılarını kalçalarına yöneltsin istiyordu.Geveze değildi.)
-Rakı duble.2 buz suya 1 buz rakıya.
Masadaki geniş göğüslü, hırpani görünüşlü adam dikkatini çekmişti tabiki.öte yandan kürekkemiklerinin dans esnasında birbirlerine ulaşma hırsı da ilgisini cezbediyordu. içkisini bitirdi.
-Aynından.
Barmaid genç ve kaba bir hatundu.Burnundaki piercing, kollarındaki biçimsiz dövmeleri ve düzenli met kullanımı sonucu gibi görünen öndişleriyle hiçbir erkeğe cazip gelmezdi.gelmemeliydi.
Geniş göğüslü adam ona yaklaştı.'Meze almıyor musun güzelim?' dedi. Tanrım yardımseverlik bu olmalıydı. Nasıl da sade yöneltmişti yardım talebini. Nasıl da taze nefesiyle karışmış güzelim kelime çarpmıştı burnuna.Böyle iyi adamlar kalmış mıydı?
-Ismarlıyorsan alabilirim.
-Imge! şu güzelliğe karışık meze tabağı çek bana da bira devam.
'Güzellik!!' Nasıl da kibardı.Yaklaşık 24 yıldır kadındı ve böyle bir cümle beklemişti tav olmak için.Bu adamla bu gece evlenecekti.Geniş göğüslerinde uyuyacak,karizmatik hırpaniliğiyle sevişecek ve erkeklik komplekslerini de kabullenmeye çalışacaktı.Eminim üzerindeyken de böyle naif olacaktı.
-Anlatmak istediğin bir hikayen yok mu?Eski sevgilin,lanet olası eski kocan ya da kötü giden bir işin.?
Bu nasıl bir soruydu böyle. Herkesin en az 23 hikayesi olurdu. Ve orta yaşlı sarhoş bir kadına böyle bir soru geldiğinde 24 ten vururdu.Neyse böyle yanlışlıklar olabilirdi, geniş göğüslerine verdi.
-23 tane hikayem var delikanlı ve 24. olmayı bu kadar arzulamaya devam edersen başarıcaksın.(Beni dinlemek için zorlama kendini, göğüslerinden şu zamana kadar yapmak istediklerini yapmış olduğun anlaşılıyor. benimle senin ayracın yapmak istediklerimiz.)
-fazla konuşmayan kadınları severim
-Çok kibarsın.
Bir gün daha geçti dünyamızın bu naif erkekleriyle beraber. Sıkıldığını hissediyordu. O kürekkemikleri bu geniş göğüslerden daha mı çok zorluyordu zihin zincirlerini. İlerde bir gün dedi belki. Hayatın cızırtılı resmi rahatsız ediciliğini koruyordu.Artık sevişirken bile duyuyordu uğultuyu. Walkmen ini taktı.Yola devam edecekti.Zaten yol, yeterince uzunsa, hedeften daha önemli değil miydi? Hey gidi David Gilmour'du.